Okuduktan sonra yorumlarınızı yazarsanız sevinirim. Yorumlara cevap verip konuşmak güzel oluyor.
Hayatımın Filmi
İlk çıktığında kullanıcının komutuyla kısa hikayeler yazan, excel komutları oluşturan, resim çizen yapay zeka yıllar geçtikçe eğlence sektöründe daha büyük bir yer edindi. İlk büyük değişim filmlerin ve dizilerin yeni bir uygulamayla beraber izleyiciye göre modifiye edilebilmesiyle başladı. Bir izleyici Yüzüklerin Efendisi’ni daha kısa bir şekilde mi izlemek istiyor? Yapay zeka anında filmin ana hikayesini koruyarak ‘’gereksiz’’ olduğunu düşündüğü bölümleri atıp üç saat yerine iki saatlik bir Yüzüklerin Efendisi filmi sunabiliyordu. Doğal olarak başta yönetmenler ve oyuncular bu değişime karşı çıktı. Tabii değişimle beraber daha çok kar etmeye başlayan stüdyolarsa onları dinlemedi.
Birkaç yıl içinde yapay zeka filmlerdeki diyalogları ve oyuncuların hareketlerini değiştirebiliyordu. Artık internet platformlarında filmi izlemeden önce aksiyon sahnelerinin dozunu arttırıp azaltabiliyor, aynı şekilde filmin temposunu, esprilerini ve dramını da isteğinize göre ayarlayabiliyordunuz. En çok kullanılan seçeneklerden biri hikayesi karmaşık ve belirsiz olan filmleri daha anlaşılır ve düz yapan ‘’basitleştirme’’ seçeneğiydi. Tüm bu değişiklikler sosyal medyanın yükselişiyle daha az izlenmeye başlayan filmleri ve dizileri tekrar popüler yaptı.
Mert, Warner Bros şirketinin kurduğu yapay zeka çalışmalarının başındaki isim olarak son yıllarda işinde büyük ilerleme kaydetmişti. Warner Bros diğer stüdyoların arasından sıyrılıp yenilikleri ilk uygulayan şirket olmuş, gerçek sinemaseverler tarafından boykot edilse de hem genç hem de yaşlı bir sürü yeni müşteri kazanmıştı.
IPA biralarından bir yudum aldılar. Mert ve Sarah çok yorgundu. Uzun süredir üzerinde çalıştıkları ve insanların internet geçmişini, arama geçmişini ve fotoğraflarını kullanıp kullanıcılara sıfırdan film üretebilen yapay zeka programının ilk aşamasını bitirmişlerdi. Evet, yapay zeka artık kimseye ihtiyaç duymadan seyirciler için film yapabilecekti. Şu anlık yapay zekayı sadece Mert ve Sarah test edebiliyordu.
Programı iki şekilde kullanabiliyordunuz. Birincisi sadece bir tür isteyip gerisini yapay zekaya bırakmak, ikincisiyse bazı ayarları manuel bir şekilde yapmak. Mert programdan kendine komik, çok derin olmayan, yorgunken izlenecek bir film yapmasını istedi.
Sadece kendisi için yapılmış bir komedi filmi izlemek tarifi olmayan bir histi. Program başkalarının alınabileceği esprileri yapmaktan kaçınmıyor, Mert’e ne istiyorsa onu veriyordu. Sonuçta bilgisayar Mert’in neye alındığını, neyi komik bulduğunu, Mert’in kim olduğunu biliyordu. Warner Bros oyuncuların görüntülerinin haklarına sahip olduğu için filmde Heath Ledger’ı ve Robin Williams’ı görmek onu şaşırtmadı. Bilgisayar yaptığı filmlerde her oyuncuyu kullanabiliyordu.
Film, günümüzde görsel efektler gerçek gözüken filmler yapabiliyorken hala fiziksel olarak film çeken insanlarla dalga geçiyordu. İyi bir performans sergilemeye çalışan oyuncular, doğru ışık için bekleyen yönetmenler… Mert teknoloji çağında yönetmenlerin anlattıkları hikayelerin izleyiciler tarafından hiçbir değişiklik olmadan izlenilmesini istemelerinin mantıksız ve kabul edilemez olduğunu düşünüyordu. Yönetmenleri kendi gerçekliklerini başkalarına kabul ettirmek isteyen, popüler oldukları dönemin bittiğini anlamayan, ukala ve topluma üstten bakan insanlar olarak görüyordu. O gece uygulamanın yakında dünyayı değiştireceğini ve işindeki durdurulamaz yükselişinin devam edeceğini düşünerek uyudu.
Sonraki gün ofisine geçti. Bu sefer kendi hayatını izlemek istiyordu. Yapay zekadan filtre kullanmadan hayatının filmini yapmasını istedi.
Annesi, babası, doğup büyüdüğü ev, yanından ayırmadığı peluş köpek… Yapay zeka Mert’in çocukluk videolarını ve fotoğraflarını analiz ederek evinin mükemmel bir kopyasını yapmıştı. Mert tekrar huzurlu, güvende ve nostaljik hissetti. Filmin sadece bebekliğinde geçmesini, tüm film ailesinin onla çocukluğunda oynadığı oyunları oynamasını istedi. Film devam etti.
Lise yılları, gece çıkmalar, yurt dışı tatilleri, konuştuğu kızlar, basket takımı kaptanlığı, iyi notlar, unuttuğu ve unutamadığı arkadaşlar, o yıl popüler olan Nike ayakkabılar… Mert lisede çok iyi vakit geçirmişti. Servisten inip kapıda duran öğretmenin gözlerine bakarak günaydın dediği, ilk sevgilisiyle konuşmaya çalıştığı anları izledi. Bir sahnede Mert sınıftan çıktıktan sonra iki sınıf arkadaşını onunla ilgili konuştu. Mert’in dikkat çekmek için her şeyi yaptığını, kendisine bir şekilde çıkar sağlamayacak insanları umursamadığını ve bu yüzden de sıkıcı ve kötü biri olduğunu konuşuyorlardı. Mert bu sahneyi gördüğünde kendini savunmaya geçti ve büyük ihtimalle yapay zekanın filmin izlenebilirliğini arttırmak için filme değişik bir sahne eklediğini düşündü. Zaten konuşan iki sınıf arkadaşının görüşlerine önem vermiyordu. Mert okuldaki çoğu insanın onu sevdiğine emindi. Yine de bu sahneyi izledikten sonra biraz gerildi. Ofisi cam olduğu için birileri onu izliyormuş gibi hissetti ve çaktırmadan etrafına baktı. Farkında değildi ama gerilmesinin bir sebebi daha vardı. Arkadaşları, öğretmenleri ona tuhaf bakıyordu. Mert’i gerçekten tanıyormuş, onu biliyormuş gibi bir halleri vardı. Mert kendine güvenen, popüler bir öğrenci olduğunu düşünmesine rağmen okuldaki birçok kişi Mert’in başkalarının onayına ihtiyaç duyduğunu, kendini iyi göstermek için başkalarıyla dalga geçmeye çalıştığını fark edebiliyordu. Mert bu özelliğinin başkaları tarafından fark edildiğini hiç düşünmemişti. Bazı insanlar gizlemeye çalıştığı davranışları başkaları tarafından fark edildiğinde ölüyor, boğuluyor gibi hisseder. Hayatını ‘’acaba şu an gerçek ben ortaya çıktı mı?’’ diye düşünerek geçinir. Mert genelde böyle hissetmeye yaklaştığı an dikkatini başka bir şeyle dağıtırdı. Sahne değişti. Bu sefer eski sevgilisiyle yemek yiyordu. Mert sevgilisinin onu dinleyip dinlemediği önemsemeden bir şeyler anlatıyor, bu sırada sevgilisi sıkıntıdan telefonuna bakıyordu.
Film ilerlemeye devam etti. Üniversite sınavı, her gün çözülen testler, ezberlenen formüller. Mert sınava iyi çalışıp Boğaziçine girmişti. Sınav senesini saçma ve gereksiz bulanları anlamıyordu. Başarıya ulaşmak için atılması gereken adımlar vardı. Master başvurusu, Hollanda’da geçen iki yıl, sabaha karşı bitirilen ödevler, zor finaller, iş başvurusu, günde 12 saat çalışıp iki yıl uykusuz çalıştığı ilk iş, para biriktirip aldığı saat, daha normal geçen ikinci iş, para biriktirip aldığı ikinci saat, düğünü, aldığı araba ve şu anki şirketi Warner’daki yapay zeka çalışmaları…
Sahne değişti. Mert ilk başta ne olduğunu anlamadı. Sahne içinde bulunduğu ofiste geçiyordu. Mert’i bilgisayarının başında bir şey izlerken görüyorduk ama açı bilgisayarda ne izlediğini göstermiyordu. Açı değişti. Mert bilgisayarda yapay zekanın kendiyle ilgili yaptığı filmi izliyordu. Evet, yapay zeka Mert’in o an yaptığı şeyi filme koymuştu. Tam bu sırada Sarah kapıyı tıklatıp içeri girdi ve Mert hemen laptopunun kapağını kapadı. Sarah şu ana kadar yapay zekadan 4 film yapmasını istediğini, en etkileyici bulduğu filmin izlemesi zor olsa da kendiyle ilgili film olduğunu söyledi. Mert ‘’Ben daha kendi hayatımın filmini izlemeye çalışmadım, kendimi o kadar da umursamıyorum’’ diye cevap verdi. Sarah ‘’Şaşırdım. Bence kesin izle ve bir saate toplantı olduğunu unutma’’ diyip odadan çıktı.
Mert laptopun kapağını kaldırdı. Filmdeki Mert bu sefer doğrudan kameraya yani gerçek Mert’in gözlerine bakıyordu. Suratında ürkütücü bir gülümseme vardı. Mert gerilmemek için yapay zekanın neden böyle bir şey yaptığını düşündü. Evet, filmde kendinin filmi izlerken bir görüntüsünün bulunması korkutucuydu ama bu yapay zeka için zor bir şey değildi. Sonuçta bilgisayar ofisinin nasıl gözüktüğünü ve filmin nerde izlediğini de biliyordu. Şu ana kadar filmin ona gösterdiği her şey mantıklıydı. Warner Bros, mesajlaşma şirketlerinden insanların mesajlarını aldığı için insanların başkalarıyla ilgili düşüncelerini de biliyordu. Mert film günümüze geldi, artık herhalde bitecek diye düşündü.
Ama film devam etti. Boşandığını, 55 yaşındaki diğer üç iş arkadaşıyla yemeğe çıkıp onlara yeni 35 yaşındaki sevgilisinin fotoğrafını gösterdiğini, daha zengin olduğunu, bir çocuğunun olduğunu ve sonra yaşlanıp öldüğünü gördü. Mert o zamana kadar ilerde öleceğinin farkında olduğunu düşünse de bunu gerçekten içselleştirmemişti. Kendini bu şekilde görmek bir anda filmdeki çoğu şeyi anlamasını sağladı. 41 yaşına gelene kadar nasıl biri olduğunu, etrafındakilerin onu nasıl algıladığını, ailesinin, arkadaşlarının ve doğduğu ülkenin onu nasıl etkilediğini hiç düşünmemişti. Hiçbir şeyi sorgulamadan ona öğretildiği şekilde yaşamaya devam etmiş, durmadan çalışmış ve anlamadığı bir şekilde şu anki Mert’e dönüşmüştü. Kendini çalışkan, farklı ve ilginç biri olarak görüyordu. Ancak film boyunca gördükleri ona ne kadar sıkıcı biri olduğunu gösteriyordu. Başkalarını dinlemiyor, hislerini bastırıyor, hayatı kazanılması gereken bir oyun olarak görüyordu.
Hemen emaillerini açıp dikkatini dağıtmaya çalıştı. Kendini değil yapay zekayı düşünmeye çalıştı. Sarah kendiyle ilgili yapılan filmi yararlı bulmuştu ama Mert birçok insanın böyle bir şeyi tecrübe etmek istemeyeceğini tahmin ediyordu. Yapay zekanın yapacağı filmlerin amacı insanları sarsıp onlara gerçekleri göstermek değil insanları sistemin içinde tutup onlara umut vermek olmalıydı. Böylelikle iyi bir hayat yaşadıklarını düşünüp hayatlarına devam edebilir, tüketim toplumunun içinde kalıp bir sonraki filmi satın almak için para harcayabilirlerdi. Bir film insanı sarsacaksa biraz sarsmalıydı. Yapılması gereken değişiklikleri not aldı, yapay zekanın kendi için yaptığı filmi sildi ve toplantıya katılmak için ofisinden çıktı.
.
sonunu böyle beklemiyordum, 5 dakika hayatımı sorguladıktan sonra ders çalışmaya devam edicem
Aklımda Bi düşünce belirdi son satırlara doğru. Her ne kadar kurgu olsa da kendi dünyamda şu soruyu sordum yapay zeka Mert'i duygularını bile bilecek kadar iyi tanıması geleceği hakkında öngörüde bulunabileceğini mi gösteriyor? Bu zamana kadar yaptığımız bütün seçimler geleceğimizi şekillendiriyor ve karakterimizi de. Bu şekilde hepimizi farklı kılan aşırı zorlandığımız veya her gün yaptığımız alışkanlıklar bile bu kadar basit mi insan duygularına sahip olmayan bir zeka için. Bu kadar basit bir mantığa mı sahibiz gerçekten? İnsanlık bu kadar kolay bir bulmaca mı?