evt ksa hkaye yazdm. Yazıyı çok kontrol etmeden hemen elimden çıkarıyorum. Hatalar varsa veya hikaye çok kötüyse şimdiden özür dilerim :()
Havaalanı
Uçuşun büyük bölümü sıradan geçmişti. Uçağı düşmek yerine normal bir iniş yapmış, uzun süre sonra ilk defa bir kitaba başlayıp iki sayfada bir telefonuna bakma ihtiyacı hissetmiş, ağlayan bebekten biraz - çok da değil- rahatsız olmuş, on beş dakika uyumuş ve her zamanki gibi uçak durduğu an kapılar açılmadan ayağa kalkıp bekleyen insanlara sinir olmuştu. Bunların hepsi onun için normaldi, ancak biri önceki gün Atilla’ya istemeden de olsa kapılar açılmadan ayağa kalkanlar grubuna katılacağını söylese gülüp geçerdi. Bu onun yapacağı bir hareket değildi. O sakin biriydi. Düşünerek hareket eder, uçak indiğinde sıra ona gelene kadar koltuğundan kalkmazdı.
Talihsiz olaylar Atilla’nın yan koltuğundaki yolcunun el bagajını almak için ayağa kalkmasıyla başlamış, Atilla koridora geçip kibarca yol verdikten sonra arkadaki insanlar onu ileri sürüklediği için koltuğuna dönememişti. Beş saniye önce kapıların açılmasını bekleyenlere bakıp onların ne kadar sabırsız ve ilkel olduğunu düşünen Atilla artık o grubun bir üyesi olmuştu. Koridordaki sıraya katılır katılmaz orda olmak istemediğini belli etmek için elinden geleni yapmış, oturarak bekleyenlerle yani kendi türüyle göz göze gelip bir kaza eseri ayakta olduğunu belli etmeye çalışmış, ancak insanlar donuk bakışlı bu adamın neden kendilerine yaramazlık yapmış bir köpek gibi baktığını anlamamıştı.
Atilla bir iki dakika sonra sakinleşmeye başladı ve ortamı gözlemeye karar verdi. Sadece ensesini görmesine rağmen önündeki adamın nasıl biri olduğunu tahmin edebiliyordu. Uçaktan çıkmak dışında aklında hiçbi şey olmayan sıkıcı ve sabırsız biri. Atilla bu sırada arkasında bir nefes hisseti ve arkasına döndüğü an pişman oldu. Arkasındaki kişi ona inanılmaz yakındı. Atilla’nın bozuk olan morali daha da altüst oldu.
Yakın adam ‘’Beyfendi, iyi misiniz?’’ diye sorunca Atilla daha da sinirlendi. Yüzsüz herif hem içine giriyor, hem de iyi olup olmadığını soruyordu. Hiçbi şey demeden önüne döndü.
Ayakta olan herkese tokat atıp onları sarsmak, büyük bir felaket olmadığı sürece tüm uçak kapılarının bir ara açılacağını, tüm yolcuların uçaktan ineceğini, kapıların açılmasını beklemenin çok gereksiz bir hareket olduğunu söylemek istedi. Hayat sürekli bekleyerek geçirilemez, beklediğimiz anlar da hayatın bir parçası diye düşündü.
2-3 dakika sonra kapılar açıldı ve sonunda herkes yüksek tavanlı gri havaalanından çıkmak, ‘’özgürlüklerine’’ kavuşmak için bagaj alımına doğru hareket etti. Atilla uçaktan çıktığı için rahatlamaya, tekrar özgüvenli hissetmeye başlasa da bu çok sürmedi. Sıra bagaj alımındaydı. Atilla bagaj alımı için sınır olarak çizilen kırmızı çizginin arkasında dururken, kalabalığın büyük bölümü çizginin önünde duruyordu. Hiçbir zaman öğrenemeyecekler diye düşündükten sonra gözü 30’lu yaşlarında duran, yorgun ve mutsuz gözüken birine takıldı. Bu uçakta ensesinde duran kişiydi. Adam büyük bir konsantrasyonla bagajların geleceği bölgeye bakıyor, sabırsızlığından kendini tutamayıp yavaş yavaş bölgenin daha da içine giriyor, sonra ne yaptığını anlayıp biraz da olsa geri çekiliyordu. Adamın hareketleri ona dünyanın, daha doğrusu insanların bir geleceği olamayacağını düşündürtüyor, uzun süredir dünyada olan insanların nasıl hala bir santim ilerleyemediğini sorgulatıyordu.
Atilla bunları düşünürken bekleyen adam yavaşça platformun üstüne çıkıp bagajların çıkacağı küçük tünele doğru yürümeye başladı. Etraftaki kimse buna bir tepki vermiyor, yaşanan bu rezaleti görüyormuş gibi durmuyordu. Bekleyen adam sonunda eğilip platforma girdi ve gözden kayboldu.
Atilla ne olduğunu anlamak için platforma yaklaştı, bagajların geleceği yerin içine girdi ve 5-10 metre ilersinde adamın sırtını gördü. Girdiği bu küçük ve loş tünelin içinde bekleyen adam önünde yürüyor, tünelin yanlarında duran insanlarsa onu alkışlıyordu. Kabalıktan ‘’bunu yapacağını biliyordum’’, ‘’hepimizi gururlandırdın’’ gibi sesler yükseldi. Atilla’nın adamın annesiyle babası olduğunu tahmin ettiği iki kişi yan yana duruyordu. Annesi adama ‘’Tebrik ederim. Sonunda başardın’’ diyip ona sakin bir şekilde sarıldı. Babasıysa adama bir madalya takıp ağlamaya başladı. Atilla nerde olduğunu, neler yaşandığını anlamıyordu. Kimse onun orda olduğunun farkında değildi ve beyni zehirlendiğini veya bir rüya gördüğünü düşünmekten ötesini yapamıyordu. Albert Einstein da ordaydı. Bekleyen adamı alnından öptü ve herkes gibi mutlu bir şekilde alkışlamaya devam etti. Lionel Messi de bir anda kalabalıktan çıkıp bekleyen adamın yanında gol sevinci yaptı. Ardından tüm kalabalık ‘’Çok beklediğin için artık gerçeğe ulaştın. Tebrikler!!’’ diye bağırdı. İnsanlar çılgınlar gibi bağırıyor, ağlıyor ve bekleyen adamı alkışlıyordu. Bekleyen adam ‘’Şu an benle dalga geçtiğinizi biliyorum, bi şey başarmadım.’’ dedi. O da ağlıyordu. Atilla gergindi. Birazdan ya ağlayacak ya da gülecek gibi hissediyordu. Bekleyen adamın lafından sonra kalabalık sessizleşti. Bekleyen adam yavaş yavaş arkasına dönmeye başladı. Atilla çok korktuğu için artık hareket edemiyordu. Bekleyen adam arkasına döndükten sonra gözlerini Atilla’ya dikti. Einstein’ın ve Messi’nin içinde bulunduğu kalabalık da aynısını yaptı. Atilla artık ağlamaya başlamıştı. Bekleyen adam ‘’Evet, bekledim ama en azından tüm gün bekleyen insanların ne kadar ilkel olduğunu düşünmedim.’’ dedi. Yavaş adımlarla Atilla’ya doğru yürümeye başladı. Bu sırada Messi koşarak Atilla’nın yanına geldi ve ‘’Kendini çok mu akıllı zannediyorsun?’’ dedi. Tüm kalabalık bir anda Atilla’ya doğru yürümeye başladı. Atilla özür diliyor, beni affedin diye bağırıyordu. Bekleyen adam cebinden bir bıçak çıkarıp Atilla’nın karnına sapladı. Kalabalık el ele tutuşup Atilla’yı alkışladı ve hep bir ağızdan ‘’Tebrikler, sonunda başardın.’’ diye bağırdı.
Hikayeyi okuduktan sonra insanların farklı düşünmenin, farklı olmanın, farklı giyinmenin onları inanılmaz zeki bi insana dönüştürdüğünü düşündüğünü fark ettim. Bence aslında hepimiz bazen içimizden gelmese de farklı olmak için yapay bi çaba sarf ediyoruz. Bıçaklanmayı hak ediyor muyuz emin değilim :')
Messi geldiği an hikayeyi sevdim